
Ayrılığında gündüzler çabuk geçti belki ama ya geceler?.. Ruhuma kasteden geceler bitmek bilmedi. Geri geleceğini bildiğimden olsa gerek ilk zamanlar önemsememiştim. Ama vuslatın ne kadar uzakta olduğunu anlamaya başladığım zamanlarda; her gecenin daha da uzadığını gördüğüm, aydınlanmak bilmeyen karanlıklarla hemdem olduğum zamanlarda tattım hicranın ne olduğunu. Böyle zamanlarda Cahit Sıtkı’nın “Sanatkâr’ın Ölümü” şiirinden mısralar oldu en yakın dostum:
“Gitti gelmez bahar yeli;
Şarkılar yarıda kaldı.
Bütün bahçeler kilitli;
Anahtar Tanrı’da kaldı.”
Ah, bu ateşten satırları okuyan arkadaşım! Aşkımı bana üç ay önce sorsan “a”sından bahsetmezdim sana, bilesin. Şimdi ise vuslat muştusuyla çözülen dilimin bülbül olup şakıyası var. Onun için sana içimi dökeceğim aşkıma dair. Aşkım, sır olmaktan çıkacak. Zira aşkın sır olması ayrılığın kuvveti nisbetindedir. Vuslat anındaysa aşk, sır olmaktan çıkar. Öyle, Leylâ peşinde bir Mecnûn olduğumu sanma. Hayatın ince çizgilerinden en güzel tabloları çıkaran öyle hassas bir gönül ki bende olan, damlaya aşık olsam aşkımın deryası yanında Hint okyanusu bir dereyi andırır. *
Yazın, güneşin batarken ufka bıraktığı huzur ve hüznü bir arada veren turuncu renge âşığım.
Bir yaz gecesinde simsiyah görünen denizi bembeyaz ışığıyla aydınlatan mehtâba âşığım.
Öğlenin bütün bedenimizi kavuran güneşinden sonra ılık ve tatlı havasıyla gelen yaz ikindilerine âşığım.
Yaza yazılmış şiirlere, yazılara; yaza çekilmiş filmlere âşığım.
Bunca aşk hep yaza dairken…
Yarıda kalan şarkılar aşkımın müjdecisi bahar yeli ile birlikte tekrar yankılanmaya başladıysa semalarımızda…
Ve bütün anahtarlar kendisinde olan açtıysa gönlümdeki bahçelerin kilidini…
Daha ne isteyeyim Mevlâ’dan.
Fahri Kaplan
———
* Mübalağayı anlamayan nesle aşina değilim, olamam da. “Anlamak”tan kastım ilmen bilmek değil, onun verdiği zevk ve heyecanı ruhunda hissetmektir.
Tags: vuslat, Yaz

Şimdi bir yaz daha biterken ne zordur yazı yazmak bilir misin ey okuyucu? Peki ey yazı yazan, bilir misin ne ağırdır şimdi yazı okumak?
Yaz bitmez yazdan hazlar biriktiren gönüllerde. Onlar hatıradan tohum ekmiştir içinde bir yerlere. Renk renk çiçek veren tohumlar… Mis kokulu çiçeklerle kışta baharı koklayanlar ne büyük bir nimete sahiptir. Erguvanlar mosmor açar mı bir kış gününde! Tabiat canlanır, börtü böcek uçuşabilir mi karlar içinde! Bize her yazdan kalan kârlar, karları eritecek kadar sıcaksa her kış bir bahar olur, içimizi ısıtır dışardaki soğukluğa aldırmadan.
Ben yazlar yaşadım. Yazlar bitince de bana kattıklarıyla özge hazlar yaşadım. Ben ne yazlar yaşadım aslında yaşanmamış olan. Yaşanmamış yazlarda buldum nice hazları. Ve yaşanmamış yazlarda hep günleri saydım yaşamak için yeni yazları.
“Yaz” beni anlatan kelime. Ben ki yazı da seviyorum, yazmayı da. O zaman yaz! Sımısıcak yaz. Kışta da yaz. Yaz, yaz kış yaz! Her yazda ve her yazıda biriksin binlerce haz. Kalemin kırılana dek, yaz! Kış soğukları bitince yaz, yaz!
Ek “yaz”ı: Bayramda memleket ziyareti ve dönüş yolculuğu derken “Rindlerin Ölümü”nü yazmak haftaya kaldı. Tek başına bir şiir olan yaza yazdığım hâtimenin içinizi o güne dek sıcak tutması ümidiyle…
Tags: Yaz, yaz sonu, yazı

Yaz bitti. Yaz bitse de hatırası biter mi?
Bu yaz kaleme aldığım bir şiirde “şiir olan yaz” ifadesini kullandım. Bu yaz da diğerleri gibi şiir oldu, hatıraları dilden dile dolaşıyor şimdi. Eylül’ün gelmesiyle kendini hissettiren güz, Ekim ayında hakimiyeti eline aldı yine. Geriye ise yazın hazzını yaşamış bir gönül bıraktı. Ben şimdi güzde de yazı yaşıyorum. Kışta da gönlümü hep yazın o tatlı sıcağı ısıtacak. Yahya Kemal’in ifadesi ile “hatıralarla yaşayan kâmil insan”ların meşrebi bu değil mi zaten?
Benim gibi şiir okumayı sevenlerdenseniz arkanızda bıraktığınız yazı okuyun. Her yaz öyle bir şiir ki ruhta bâkî izler bırakan bir hoş sadâ olarak yankılanıyor ruhunuzun gökkubbesinde.
Yoksa siz hâlâ kitaplardaki şiirlerle mi oyalanıyorsunuz?
Fahri Kaplan
Tags: Yaz, şiir