Hâşim’in ‘Piyâle’si
Piyâle, Ahmet Hâşim’in iki şiir kitabından biridir (diğer şiir kitabı “Göl Saatleri” ismini taşıyor). Ahmet Hâşim’in bu kitabı bize saf şiirin birbirinden güzel örneklerini sunan, hayâlle melâlin içiçe geçtiği, Hâşimâne duyuşların en müessir şekilde sunulduğu bir kitaptır. Hatta bir kitaptan da öte, bizi sarhoş edecek bir içki kadehidir. Zaten piyâle de kadeh demektir.
Hâşim’in Piyâlesi bildiğimiz kadehlerden midir? Yoksa başka türlü içkiler taşıyan, insanı özge bir duyarlılığa sürükleyen bir iksir midir? Bu “Piyâle” nasıl bir şeydir? Bunun cevabını en iyi Hâşim’in kendisi veriyor. “Piyâle” sine mukaddime olarak yazdığı enfes şiir, bu kadehin keyfiyetiyle ilgili bizde sonsuz çağrışımlar oluşturuyor. İşte o şiir:
Zannetme ki güldür, ne de lâle
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle…
İçmişti Fuzuli bu alevden,
Düşmüştü bu iksir ile Mecnûn
Şi’rin sana anlattığı hâle…
Yanmakta bu sâgardan içenler,
Doldurmuş anunçün şeb-i aşkı
Baştanbaşa efgân ile nâle…
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle!..
Bu enfes şiirden anlıyoruz ki bu piyale, insanın eğleneceği bir nesne değil; çeşitli duyguların -en başta da aşk hissinin- insanın içinde meydana getirdiği kıvılcımlar, tutuşturduğu ateşler sonucunda kırmızı bir renge bürünmüş, hayâlî ve melâlî bir şarabın kadehidir. Yakıcıdır o yüzden. Bu amansız ateşe bir dalan, bir daha kolay kurtaramaz kendini. Kurtarmak da istemez. Gönüller bu melâle düştüyse geri dönmek mümkün değildir. İşte piyâleden bir yakıcı dörtlük daha:
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek
Düştüyse gönüller bu melâle?
Bir eldir ufuklardan uzanmış
Zulmet bizi çekmekte visale…
Piyâle ne kadar yaksa da okumak gerek. Unutmayalım: Yanmayan pişemez, ham kalır.
Fahri Kaplan
Tags: Ahmet Haşim, Ahmet Haşim mukaddime, Ahmet Haşim Piyale, Mukaddime, Mukaddime şiiri, Piyale