Posts Tagged ‘Ahmet Haşim’

5
Tem

Piyâle Biterken (şiir)

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

piyâle biterken

senle hâşim’in şi’rini okuduğumuz bir akşam
bir elimizde piyâle öbür elimizde de câm
yudumladığımız ateş bitiyordu yavaş yavaş
bitip göl saatlerine gidiyordu yavaş yavaş

ah hâşim! bu saatlerde kamış olmuş da inlemiş
gālibâ böyle her akşam gölün sesini dinlemiş

fahri kaplan

Tags: , ,

10
Tem

Hâşim’in ‘Piyâle’si

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

 

   Piyâle, Ahmet Hâşim’in iki şiir kitabından biridir (diğer şiir kitabı “Göl Saatleri” ismini taşıyor). Ahmet Hâşim’in bu kitabı bize saf şiirin birbirinden güzel örneklerini sunan, hayâlle melâlin içiçe geçtiği, Hâşimâne duyuşların en müessir şekilde sunulduğu bir kitaptır. Hatta bir kitaptan da öte, bizi sarhoş edecek bir içki kadehidir. Zaten piyâle de kadeh demektir.

    Hâşim’in Piyâlesi bildiğimiz kadehlerden midir? Yoksa başka türlü içkiler taşıyan, insanı özge bir duyarlılığa sürükleyen bir iksir midir? Bu “Piyâle” nasıl bir şeydir? Bunun cevabını en iyi Hâşim’in kendisi veriyor. “Piyâle” sine mukaddime olarak yazdığı enfes şiir, bu kadehin keyfiyetiyle ilgili bizde sonsuz çağrışımlar oluşturuyor. İşte o şiir:

    Zannetme ki güldür, ne de lâle
    Âteş doludur, tutma yanarsın
    Karşında şu gülgûn piyâle…

    İçmişti Fuzuli bu alevden,
    Düşmüştü bu iksir ile Mecnûn
    Şi’rin sana anlattığı hâle…

    Yanmakta bu sâgardan içenler,
    Doldurmuş anunçün şeb-i aşkı
    Baştanbaşa efgân ile nâle…

    Âteş doludur, tutma yanarsın
    Karşında şu gülgûn piyâle!..

    Bu enfes şiirden anlıyoruz ki bu piyale, insanın eğleneceği bir nesne değil; çeşitli duyguların -en başta da aşk hissinin- insanın içinde meydana getirdiği kıvılcımlar, tutuşturduğu ateşler sonucunda kırmızı bir renge bürünmüş, hayâlî ve melâlî bir şarabın kadehidir. Yakıcıdır o yüzden. Bu amansız ateşe bir dalan, bir daha kolay kurtaramaz kendini. Kurtarmak da istemez. Gönüller bu melâle düştüyse geri dönmek mümkün değildir. İşte piyâleden bir yakıcı dörtlük daha:

    Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek
    Düştüyse gönüller bu melâle?
    Bir eldir ufuklardan uzanmış
    Zulmet bizi çekmekte visale…

    Piyâle ne kadar yaksa da okumak gerek. Unutmayalım: Yanmayan pişemez, ham kalır.

 

                                                                                        Fahri Kaplan

 

Tags: , , , , ,

30
Nis

Hâşimâne Bir Akşam

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

 

HÂŞİMÂNE DUYUŞLAR

Turuncu ufuklar; kızıl, nâlân kamışlar;

Yâkut renkli âbın üstünde yüzen kuşlar;

Her akşam vakti ilhâm ediyor rûha

Derin tahayyüller, Hâşimâne duyuşlar.

Fahri Kaplan

 

***

Bir deniz veya bir göl kenârında güneşin gurûbunu seyretmek ne tatlıdır. Ahmet Hâşim bu vakti, hayatın şekillerini seyrettiği hayal havuzundaki renkli akislerle zenginleştirmiştir. O yüzden gurûb vakti bana hep Hâşimâne duyuşlar ilhâm eder.

Akşam, yine akşam, yine akşam,
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!

(Ahmet Hâşim)

Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta

(Ahmet Hâşim)

Tags: , , ,

19
Eki

Hâşim Karamsar mı Sanatkâr mı

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

 

    Değerli dostum Bekir Poyrazoğlu Erdek’te günbatımını seyredince yazdığım “Haşim Kızıl Havaları Erdek’te mi Seyretti” başlıklı yazıma yazdığı yorumunda demiş ki: “Fahri hocam bize ne haşim nerede seyerederse seyretsin.biz kendimize bakalım ne işimiz var haşimle.hem haşim çok karamsar biri kendi suratını sevmeyen bi insan.haksız mıyım?” Sevgili dostum haksız mısın bilmem ama Hâşim konusunda çok insafsız olduğunu söylemem gerek.

    Bizde bir sanatkârı değerlendirirken yapılan en büyük hatalardan biri de onun özel hayatını işin içine katıp sanatı ne kadar büyük olsa da ondan uzak durmaktır.  Hâşim’in kızıl havaları beni ilgilendiriyor. Ama özelinde karamsar olmasından bize ne?

     Haşim’in kızıl havaları önemli. Çünkü “Merdiven” şiiri olmasaydı şayet, gurup vaktindeki manzaradan alacağım tat yarı yarıya azalırdı desem inanın abartmış olmam. Ruhumuza sadece bu hazzı vermesi bile Haşim’in hakkını vermek için yeter. Ayrıca karamsarlığı Haşim’e “Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.” gibi tek başına bir eser olan mısraı yazdırıyor ve Türk edebiyatına hediye ettiriyorsa o karamsarlığın da başımızın üstünde yeri vardır.

      Haşim: bugünkü neslin melâlini, hayâlini ve dilini anlamadığı büyük sanatkâr. Onun da ölümünün 75.yıldönümü ( uyarın için teşekkürler dostum ) ve biz ona da bîgâneyiz.

Bir gün anlaşılır şiir,

Çoğu gitti azı kaldı.

Ekmek gibi azizleşir,

Çoğu gitti azı kaldı.

 (Necip Fazıl)

Tags: ,

4
Ağu

Hâşim Kızıl Havaları Erdek’te mi Seyretti

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

 

    Dün Erdek’teydim. İlk defa gittiğim bu güzel ilçede günbatımında sahili seyretme fırsatı buldum. Temiz ve dalgasız deniz, kızıl ufuklar ve karşıda bir güzel dilberin kaşı gibi ince hilâl. Ah hilâl! Dîvân şâirleri sevgilinin kaşını sana benzetmekte ne kadar haklılarmış!        

    Erdek’te günbatımını seyrederken Ahmet Hâşim aklıma geldi. Merdiven şiirinde ne güzel tasvir eder gurûb vaktindeki manzarayı:   

   “Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta   

    Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta” 

    Hâşimin gölleri seyretmekten zevk aldığını ”Göl Saatleri” adlı kitabından biliyoruz. Ama ”Merdiven” şiiri Göl Saatleri’nde değil “Piyâle”de yer alıyor. Erdek’te denizle birleşen gökyüzünde turuncu ufukları seyrederken kendi kendime: “Yoksa Hâşim kızıl havaları Erdek’te mi seyretti.” diye düşünmeden edemedim.

      ( fotoğraf : www.erdektatil.com)                                            Fahri Kaplan

Tags: , , , ,