BİTLİS’İ ÖZLERKEN
Son yazımı Bitlis’te asker öğretmenken rahmetli arkadaşım, kardeşim, yoldaşım Veysel Burak Gülper için yazmıştım. Göz yaşlarıyla yazdığım son yazıdan sonra yaklaşık iki yıl geçti. Burak’ımı özlediğim kadar olmasa da bir başka duygu daha çöktü üstüme: vefa duygusu. Bitlis’e vefa…
Aslında Erzincan doğumlu olmama rağmen doğuya böyle uzun bir süre kalmak için hiç gitmemiştim. Bitlis’le ilgili bildiklerim üniversitede okurken kısa bir süre beraber kaldığım Bitlisli arkadaşımın anlattıkları ve gösterdiği iki büyük resimde gördüklerimle sınırlıydı.
Bitlis’te uyandığım ilk sabah hastaneye yattım. Kimsesiz , evsiz, barksız… O andan itibaren bir şehirde insanlık nasıl temsil edilir onun örneklerini izleme imkanı buldum. Beni hiç tanımayan birisi bir taksi tutarak öğretmen evinden eşyalarımı getirdi. Bu hastanede yattığım on gün boyunca Bitlis insanını ve insanlığını gözlemleme imkanım oldu.
Bitlis çok küçük bir şehir, kendi etrafında 360 derece döndüğünüzde sürekli dağları görebiliyorsunuz. İlginç bir durum gerçekten, baktığınız gördüğünüz her yer dağ. Bitlis’in karı da meşhurmuş yakın geçmişe ait kar efsaneleri anlatılıp duruyor.
Bitlis’te beni en çok etkileyen “Bitlis İnsanı” oldu. Yabancı dedikleri Bitlisli olmayan insanlara çok iyi davranıyorlar size yardımcı olmak için can atıyorlar. Van,Şanlıurfa, Adıyaman,Mardin gibi yakın şehirlere de gitmeme rağmen hiç böyle bir yakınlık göremedim. Esnaf son pazarlığı yaptıktan sonra öğretmen olduğumuzu öğrenince daha da indirim yapıyorlar. Esnaf paranız olmadığını hissedince alını ücretsiz ya da hiç tanımamasına rağmen iki hafta sonra getirirsin diyerek verebiliyor. Telefonumun şarjı bitmişti kapanmakta olan bir dükkana girdim yarım saat benim için dükkanı açık tuttular.Bunun gibi birçok insanlık örneğiyle karşılaşmak Bitlis’i kalbime silinmez hatıralarla nakşetti.İnsanlık abidesi dikilecek olsa bunun yeri kesinlikle Bitlis olmalı.
Tags: Bitlis