30
Tem

UFUKLAR

   Yazar: Fahri Kaplan   Kategori: Edebiyat

Yahya Kemal, “Ufuklar” şiirinde:

“Rûh ufuksuz yaşamaz.
Dağlar ufkunda mehâbet,
Ova ufkunda huzûr,
Deniz ufkunda tesellî duyulur.”(1) der.

Dağlar Ufkunda Mehâbet

Dağlar ufku mehîbdir. Dağlar ki arzı ayakta tutar; elbette mehâbet, vakar onlara lâyıktır: “Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?” (Nebe Suresi, 6. ve 7. ayet meali)(2)

Ova Ufkunda Huzûr

Ova, düz zemini ile tevazu’u, sükûnu, huzûru telkîn eder. İster bir tepeden seyredin geniş ovaları, isterseniz bizzat bu düz ve geniş vadinin içinden bakın… Ova havasında rûhunuza işlenen huzuru yudum yudum tadabilirsiniz.

Deniz Ufkunda Tesellî

Yaz vakti sâkin sâkin, salına salına dalgalanan deniz… Kışın sert rüzgârında köpüren, coşan, coştukça çalkalanan deniz… Her hâlinle bize aynasın, her hâlde hâlden anlayansın. Rabbim, öyle bir letâfet, öyle bir tatlılık vermiş ki denize; temâşâsı gönle ilhâmlar açar, meltemleri ile dış dünyamızın yanında iç âlemimize de ferahlık saçar. Denizde bir bakıma neşe ve huzur buudlu bir teselli duyulur; bir yönüyle de coşku, kaynayış ve belki de ızdırâb buudlu bir hâlden anlayış tesellisi:

“Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz!
Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz.”(3)

Dost Ufku, Cânân Ufku

Yeryüzünü şenlendirip insana yeni pencereler açan bu ufukların yanında belki çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz dost ufku, cânân ufku vardır ki şâir, şiirinin bir bölümünü bu ufka ayırmıştır. Hem de ne güzel bir “ufuk”un izlerini sürerek:
Mânevî ufku çok engin ulu peygamberler
-Bahsin üstündedirler onlar-lâkin
Hayli mes’ud idiler dünyâda;
Yaşıyorlardı havârîleri, ashabıyle;
Ne ufuklar! Ne güzel rûh imiş onlar! Yarab!” (4)
Dağın, ovanın, denizin, dostun, cânânın, Rabbimin yarattığı bütün güzelliklerin ufku hayatımızdan eksik olmaya. Gözümüz güzel göre, zihnimiz güzel düşüne, gönlümüz güzelliklerle haşr u neşr ola,iç ve dış alemimiz güzellik dola. Âmin, yâ Cemîl!


 

Notlar:
(1) Yahya Kemal, “Ufuklar” şiiri, Kendi Gök Kubbemiz, Yapı Kredi Yay. Kasım 2004 İstanbul, s.63.
(2) Meal şu sayfadan alınmıştır: http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#78:7
(3) Yahya Kemal, “Açık Deniz” şiiri, adı geçen eser, sayfa 16.
(4) Yahya Kemal, “Ufuklar” şiiri, a.g.e. sayfa 63.

***

Deniz Ufkuna “Hâşimâne” Zeyl

Ahmet Hâşim, gurûb vaktinin hüznünü ve “Göl Saatleri”ni şiirlerinde güzel bir duyuşla işler. Hâşim, şiirlerinde daha ziyade gölleri temâşâ etse de gurub vakti deniz kenarında olduğumda çoğu kez Haşimâne duyuşlarla yeni ilhamların kapısının açıldığını hissederim. Sözü şiire bırakma vakti:

HÂŞİMÂNE DUYUŞLAR -1 
          -Yaz-
Turuncu ufuklar, kızıl nâlân kamışlar
Yâkut renkli âbın üstünde yüzen kuşlar
Her akşam vakti ilhâm ediyor rûha
Derin tahayyüller, Hâşimâne duyuşlar

HAŞİMÂNE DUYUŞLAR – 2
          -Kış-
Rüzgârı görmesin hemen azar dalgalar
Çetin kayalara çarpar haşîn vuruşlar
Yine “ufk-ı zulmet”, yine “bahr-i pür-hurûş”
“Yine akşam”, yine Hâşimâne duyuşlar

Not: “Hâşimâne Duyuşlar” başlığını taşıyan her iki şiir de Fahri Kaplan’a aittir.

Lûgatçe

mehabet: heybet; mehîb: heybetli, vakûr: ciddî, zeyl: ek; temâşâ: seyr, izleme; ufk-ı zulmet: karanlık ufuk, bahr-i pür-hurûş: coşku dolu deniz, âb: su, nâlân: inleyen; tahayyül: hayal etme

Fahri Kaplan

fkaplan@lafistan.com


Yazının ilk yayım yeri: “Biga Doğuş BİGA” gazetesi, Mayıs 2014.

Spread the love
Bu Yazı 30th Temmuz 2015 Perşembe Saat 19:46 Edebiyat Kategorisine Yazıldı.

Lütfen Yorum Yaz

İsim
E-Posta Adresiniz
Websiteniz
Yorumunuz