Archive for Eylül 22nd, 2014
Geçen yazıda, Fuzûlî’nin “Su Kasidesi” olarak bilinen şiirinden beyitler etrafında söze devam etmeyi düşündüğümüzü belirtmiştik. Hatırlatalım: Su Kasidesi bir na’t, yani Peygamber Efendimiz’e –salât ve selam O’nun üzerine olsun– yazılmış bir şiirdir.
Su Kasidesi’nin on ikinci beytinde Fuzûlî şöyle diyor:
Dest-bûsı arzusiyle ger ölürsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su
“(Hz. Peygamber’in -salât ve selam O’nun üzerine olsun-) Elini öpme arzusuyla eğer ölürsem dostlar, toprağımı kâse yapın ve onunla Sevgili’ye su sunun.”
Peygambere olan aşkın müstesnâ ifadesi… “Eğer onun elini öpme, menziline erişme arzusuyla yanıp tutuşurken bu yolda ölür de maksadıma ulaşamazsam toprağımı kâse yapın, onunla Sevgili’ye (Hz. Peygamber’e) su sunun. Böylece toprağım onun eline kavuşmuş olur.”
Şairin iştiyâkını dillendirişi, bunu yaparken başvurduğu anlatım ve hayâl müstesnâ… Ama şiirin yazıldığı Zât –salât ve selâm onun üzerine olsun-, şairin ne kadar güzel anlatsa da tavsif edemeyeceği müstesnâ şahsiyet. Zaten Fuzûlî, şiirin başka bir beytinde kalem erbabının gözlerine kara su inse de onun yüzündeki tüyleri benzetmekten âciz olduklarını belirtiyor:
“Ohşadabilmez gubârını muharrir hattına
Hâme tek bakmaktan inse gözlerine kare su”
On dördüncü beyt:
Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su
“Su, Ahmed-i Muhtâr’ın –sallallahu aleyhi ve sellem- yoluna uymuş, yaratılışındaki temizliği dünyadakilere âşikâr (belirgin) kılmıştır.”
Su temizdir, temizleyicidir. Fuzûlî, bu beytinde suyun temizliğini Hz. Peygamber’in yolunda gitmesine bağlıyor. Fuzûlî, kaynaklara göre Bağdat, Kerbelâ civarlarında hayat sürmüştür. Dolayısıyla Dicle Nehri’nin kıyısında yaşamıştır. Dicle ise Medine –yani Hz. Peygamber Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in kabri- istikametinde akmaktadır. Fuzûlî, suyun temizliğini buna bağlayarak hem güzel bir hüsn-i ta’lil (güzel sebebe bağlama sanatı) örneği sunuyor hem de hakikî temizliğin Hz. Peygamber’in yoluna tâbî olmakla olacağını ifade ediyor. Ayrıca bu beyitle şâir, şiirinde daha önce çeşitli temsillerle anlattığı Hz. Peygamber’in adını ilk kez söylemektedir.
Şiirin son beyti:
Umduğum oldur ki Rûz-ı Haşr mahrum olmayam
Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su
Umduğum odur ki Mahşer Günü, cemâlini arzulayan bana vuslatının çeşmesi su versin ve (böylece) mahrum olmayayım.
Şâirin bu dileğini bütün ümmet adına diliyoruz.
Su Kasidesi’nin her beytinden sayfalarca bahsetmeye değer. Ama böyle bir şiiri açıklamaktaki acziyetimden ve yazının sınırından dolayı beni ma’zur göreceğinizi ümit ediyorum. Su Kaside’sinin her bir beytini güzel bir anlatım ve açıklamayla okumak ve bu müstesnâ şiirin ikliminde seyahat etmek isteyen okurlara İskender Pala’nın “Su Kasidesi” (Kapı Yayınları) isimli eserini tavsiye ederim.
Allah, bizleri Resûlü’nün –sallallahu aleyhi ve selem- şefaatine nâil eylesin, bu güzel şiirin şâiri Fuzûlî’ye ganî ganî rahmet eylesin ve çok sevdiği Rahmet Peygamberinin -sallallahu aleyhi ve selem- (ki bu şiirin redifi “su” da rahmettir) meclisinde bizleri buluştursun.
_______
Kaynaklar:
Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara
Fuzûlî Dîvânı, Metni Baskıya Hazırlayanlar: Prof.Kenan Akyüz, Süheyl Beken,
Doç.Dr.Sedit Yüksel, Dr.Müjgan Cunbur, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000.
________
Fahri Kaplan
Not: Bu yazı, ilk olarak, Aralık 2012’de “Biga Doğuş Zirve” gazetesinde yayımlanmıştır. Yazıda, yayımlandığı hâline göre, bir iki küçük düzenleme yapılmıştır.
Tags: Fuzuli, na't, Su Kasidesi, Su Kasidesi hakkında yazı