Archive for Şubat, 2014

24
Şub

Bulutlar Islak

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

Yağmur yüklü bulutlar boşandı, yağmurla paklandı toprak; umutlar yeşerdi, gönüller kalmadı çorak.

***

Gözler yaşlı, bulutlar ıslak.

***

Yeryüzünde bir rahmet âhengi… Sen gel, ufkunu bu güzel temâşâya bırak.

***

Süzül vadilerin içinden; pınar gibi ol, ırmak gibi ol, gönüllere ak.

 

Fahri Kaplan

20
Şub

Bir Sultanın Muhasebesi

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat, Tarih

Kânûnî Sultan Süleyman Han -aleyhi’r-rahmeti ve’l-gufrân- yazdığı üç bin civarı şiirle en çok şiir yazan divan şairlerinden biridir. Şiirlerinde “Muhibbî” mahlasını kullanmıştır. Divan’ı Coşkun Ak Hoca tarafından hem latin harfleriyle transkribe edilerek hem de günümüz Türkçesiyle beyitlerin mânâları verilerek yayınlanmıştır. Ben son dönemlerde zaman zaman, Sultan’ın şiirlerinden seçmelerin yer aldığı bir çalışma olan İskender Pala’nın “Muhteşem Şâir Muhibbî” başlıklı kitabından şiirler okuyorum. Çalışmada İskender Pala, Muhibbî’den 100 şiir seçerek, hem şiirlerin aslını latinize hâlde vermiş, hem de günümüz Türkçesi ile beyitleri açıklamış. İşte, bu eserde okuduğum bir gazel, cihan padişahı Sultan’ın kendisini muhasebe ettiği güzel şiirlerinden biri olduğu için dikkatimi, ilgimi çekti ve Sultan’a olan sevgimi daha da arttırdı. Bu güzel şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:

                    GAZEL

Şâh olup ey dil eger kılmayasın adl ile dâd

İki âlemde mukarrer olısarsın nâ-murâd

(Ey gönül, padişah olduğun halde adalet ve doğruluk ile hükmetmez isen, elbette iki alemde muradına ulaşamayanlardan olursun.)

Mûr gibi pâymâl ettirme gel miskinleri

Saltanat geçer Süleymân dahi olsan hemçü bâd

(Gel, miskinleri karınca gibi -ayak altında- ezdirme. Süleyman dahi olsan saltanat rüzgâr gibi geçer.)

Gözi yaşın her fakîrin zulm ile bahr eyleme

Padişâh-ı dehr olmakdansa yeğdür yahşi âd

(Zulmederek her fakirin gözyaşını deniz eyleme, dünyaya padişah olmakdansa iyi bir ad [bırakmak] [daha] iyidir.)

Dehr elinden ey gönül gam çekdügüme gam yeme

Bunu fikr eyle kim almışdur bu dünyâdan murâd

(Ey gönül bu düntyanın elinden gam çektiğime gam yeme! Bu dünyadan muradını kğim almıştır, bunu düşün!)

Ey Muhibbî etme dünyâ fikrini an âhirün

Kande gitti Hüsrev ü Cemşîd ü Dârâ Keykubâd

(Ey Muhibbî! Dünya fikrini etme, ahiretini [akıbetini] an. Nerde Hüsrev, Cemşid, Dârâ, Keykubâd [gibi padişahlar]; [hepsi] gitti.)

 

Kaynaklar:

– İskender Pala, “Muhteşem şair Muhibbî”, Kapı Yayınları, 1. Basım, Mart 2011, İstanbul.

– Ferit Develioğlu, “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopadik Lügat”, Aydın Kitabevi, 24. Baskı, 2007, Ankara.

Fahri Kaplan

Tags: , , , ,

9
Şub

Pervâne Misâli

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Edebiyat

Kadim devir şiirlerinden sana bir demet sunmak isterdim; daha doğrusu o şiirleri demet demet sunmak isterdim! Gel de o güzel şiirler içinden hiç değilse bir beyit olsun okuyalım. Şöyle, sultanlara lâyık olsun; şairler sultanı Bâkî’den olsun:

Pervâne gibi şu’le-i şevkunle yanmadın

Âşık mahabbet adın anar mı utanmadın

(Pervâne gibi şevkinin aleviyle yanmadan, aşık utanmadan muhabbetin [sevginin] adını anar mı?)

Pervâne; mumun etrafında dönen dolaşan, yanan kavrulan kelebek. Muma olan aşkı şairlerin şiirine destan olmuş. Şair: “Muhabbetten, sevgiden bahsedecek olana öncelikle pervane gibi maşuğun ışığının alevinde yanmak gerek. Daha doğrusu âşık, öyle bir yanışla yanmadan bunlardan bahsetmeyi ar sayar.” demekte. Ey gönlünü aşk ile bezemiş gönül medeniyetinin müstesna insanları! O “şule-i şevk”e uzak düşsek de ondan küçük yansımalar bile şebçerağ beklediğimiz şu demlerde ufkumuzu aydınlatmada. Ruhunuz şâd, ukbânız da gönlünüzdeki güzel çiçeklerle  âbâd olsun!

Tags: , , ,

1
Şub

“Bağrı Yufka Kağıdın Gözü Yaşlı Kalemin”

   Yazar: Fahri Kaplan    Kategori Genel Güncel

Sehi Bey Tezkiresi’nin Prof. Dr. Mustafa İsen tarafından Türkiye Türkçesi’ne yapılmış diliçi çevirisini (*) okurken karşılaştığım bir beyit mânâ ve hayâlindeki incelikle dikkatimi çekti ki beyti sizlerle de paylaşmak istedim. Mevlânâ Hasan Çelebi’ye ait beyit şöyle:
“Nice tahrir ideyin vasfını derd ü elemün
Bağrı yufka kağıdın gözü yaşlı kalemün”
Günümüz Türkçesiyle beyte şöyle bir mânâ verebiliriz: “Derd ve elemin vasfını nice yazayım, zîrâ kağıdın bağrı yufka, kaleminse gözü yaşlı.”
Beyitteki inceliği görebilmemiz için kağıdın yapıldığı madde ile yufka arasındaki benzerliği ve yufka bağırlı/yürekli olma deyimini; ayrıca kalemin mürekkebinin siyahlığı ve ıslaklığı ile çok ağlamaktan artık gözden dökülen kapkara yaşlar arasındaki ilişkiye dikkati çevirmek gerekiyor. Ayrıca eskiden zaman zaman siyahın yanında kırmızı mürekkep de kullanılabildiğini düşünecek olursak, mürekkep eğer kırmızı renkte ise bununla kanlı gözyaşı arasında bir ilişki kurulmuş olur ki, kanaatimce, ilkinden de güzel bir hayâldir. Şair derd ve elemini kaleme dökmek, yazarak anlatmak ve bir derd ortağı bulmanın tesellisiyle rahatlamak istiyor. Ancak yufka bağırlı kağıt ve gözünden siyah ve kırmızı yaşlar döken kalem belki bunca derdi ve elemi olan şairden de hassas bir hâlde dururken o hâlini kağıt ve kaleme nice anlatabilsin? Bu nükteli anlatımın yanında, aslında burada şairin derd ve eleminin yazarak anlatılacak gibi olmadığına, kağıt ve kalemin bunu taşıyamayacağına dair bir örtülü anlatımın da olduğu düşünülebilir. Ayrıca “nice” ifadesi “nasıl” mânâsına geldiği gibi çokluk da bildiren bir ifadedir. “Nice tahrir ideyin” ifadesinden, kanaatimce, “çokça anlatayım” gibi bir anlam da çıkabilir.
Kağıdın bağrı yufka kalemin gözü yaşlı olduğundan mıdır şairler, hâlinden en iyi anlayanlar olarak onları bulmuş ve dertlerini imbikten geçirerek güzel mi güzel sözlerle onlara anlatmışlar. Allah, Gelibolulu olan ve Aşçı-zâde diye bilinen Mevlânâ Hasan Çelebi’ye (**) rahmet eylesin.

(*) Sehi Bey,Tezkire, Hazırlayan: Mustafa İsen, Tercüman 1001 Temel Eser,Eylül 1980, İstanbul.
(**) Adı geçen eser, sayfa 96.