11
Ağu

Ey Bülbül

   Yazar: Fahri Kaplan   Kategori: Edebiyat

 

Şeyhülislâm Bahayî Efendi -Rahmetullahi aleyh- 17. milâdî asır Osmanlı ulemâsından ve şuarâsındandır. Asıl ismi Mehmed olan Bahayî Efendi’nin aile kökeni bir önceki asrın ünlü âlim ve tarihçilerinden Hoca Sadeddin Efendi’ye, ondan da Yavuz devrinin tanınmış şahsiyeti Hasan Can’a dayanmaktadır. (1)

Bahayî Efendi şiirlerinde rahat, samimî, külfetsiz söyleyişiyle dikkat çekmiş bir şâirdir. Bu yazıda onun “ey bülbül” redifli  gazelinin ilk beytinden bahsetmek istiyorum.

Hırâsân olmasa gülden dil-i nâşâdın ey bülbül

Neler eylerdi hâra âh-ı âteş-zâdın ey bülbül (2) (3)

 

(Ey bülbül! Senin şâd olmayan dilin gülden çekinmese, ateşten doğmuş âhın dikene neler eylerdi)

Bülbül, güle aşkıyla meşhur. Ve gülle hem-dem olduğunda bülbüle cefa çektiren onun bağrını kanatan diken, bülbül için bu yolda engelleyici olduğundan bülbülün dikenden  feryâdı âşikâr. Şair, bülbülün dikenden o kadar muzdarib olduğunu söylüyor ki, eğer gülü incitmekten, gülü üzmekten çekinmese bülbülün edeceği bir âh dikene neler eyleyeceğini varın siz düşünün der gibidir.  Dikene bir şey olmasının güle zarar vereceğini, onu üzeceğini, hatta kızdıracağını bilmese bülbül, ona ateşten bir âh eder, o âh da kimbilir dikene neler eylerdi. İnsan dışındaki canlılar üzerinden yapılan bu anlatım aslında insanoğlunun aşk macerasının başka varlıklar üzerinden ifade edilmesi mânâsını da taşımakatadır  Âşık, sevgili ve sevgiliye ulaşmasında âşığa cefa eden, onu engelleyen(ler)… Bu engelleme karşısında âşığın hissettiklerinin bülbül üzerinden anlatıldığı güzel bir beytle karşı karşıyayız.

 

Notlar:

(1) Şeyhülislâm Şairler, Ali Fuat Bilkan – Yusuf Çetindağ, Hece Yayınları, Nisan 2006, Ankara, sayfa 105.

(2) Adı geçen eser, sayfa 112.

(3) Bilinmeyen kelimeler için osmanlıcaturkce.com’dan yararlanıldı.

Fahri Kaplan

 

Spread the love
Bu Yazı 11th Ağustos 2013 Pazar Saat 15:31 Edebiyat Kategorisine Yazıldı.

Lütfen Yorum Yaz

İsim
E-Posta Adresiniz
Websiteniz
Yorumunuz