Archive for Eylül 15th, 2009
Bosna Hersek millî maçından sonra hangimiz kahrolmadık ki? Fahri Kaplan, geçen hafta Lâfistan’da “Seneler Dörder Dörder Geçerken” başlığıyla bu kahroluşu yazdı. Bu yazı, Dünya Kupası treninin neredeyse kaçması karşısında milletçe hissettiklerimizin tercümanıydı sanki. Bu yazıya dikkate değer bir yorum Uğur Dinç’ten geldi. Katıldığım ve katılmadığım yönleri olan bu yorum, üzerinde düşünmeye değer sorular içeriyor. Ben bu yazıda bu soruları kendimce cevaplamaya çalışacak, Uğur Bey ile birleştiğim ve ayrıştığım yönlere temas edeceğim.
Öncelikle Uğur Bey’in yorumu hatırlayalım:
“İmdi, öncelikle ben futboldan ümidimi kesmiş bulunuyorum.İkinci olarak, biz o kadar sportmen millet miyiz ki, spora yatırımımız ne kadar ki büyük şeyler umuyoruz?
Üçüncüsünü de yazayım hadi, sanki bizde sporculuğun –çoğu diğer iş gibi– nasıl işlediğini bilmiyor muyuz? Yani torpille, adam kayırmayla, hiyerarşik yapıda üst seviyede olanların yetenekli gençleri ya şahsî hasedler ya da sevdiğini kayırma nedeniyle alaşağı etmesiyle.
Bu altyapısal sorunları halletmeden sporumuzdan, futbolumuzdan büyük şeyler ummayalım bence.
Bütün bu kazmalıklarımıza, toplum-çaplı ahlâkî zaaflarımıza rağmen bu kadar başarımız bile fenâ değil hani bence. Bence Allah bize güzel kabiliyetler vermiş, genlerini taşıdığımız eski atalarımızın başarıları da ortada zaten; ama biz ahlâkî zaaflarımız ve de insan bedeninin eğitimini ihmalimiz yüzünden yalpalayıp duruyoruz. Önce ahlâk, önce ahlâk ve sonra bilinç.
Saygılar, selâmetler.”
***
Öncelikle yorumuyla bize farklı perspektifler sunduğu için Uğur Bey’e teşekkür ediyorum. Benim bu görüşlerle ilgili kendi düşüncelerime gelince:
2. Evet, biz sportmen milletiz. Tarihin eski dönemlerinden beri çevik, atılgan bir millet olduğumuz su götürmez bir gerçektir. Spora, özellikle futbola yatırımımız da azımsanmayacak kadar büyüktür. Bugün Turkcell Süper Lig, Avrupa’nın en pahalı 6. ligi. Karşılığını alabiliyor muyuz?
Bundan sonra gereğini yapıp yapmamak Fatih Terim’e kalmış. Ve tabii Özgener’e de…