Archive for Kasım 27th, 2008

27
Kas

YORUMLAYALIM ARKADAŞLAR

   Yazar: Doğan ÖZÇELİK    Kategori Genel Güncel

d.JPG      Merkez köylerin birisinde kutladık öğretmenler gününü.Orotoryosundan korosuna kadar herşeyi yaptık.İimkanlar ölçüsünde iyi sayılabilecek bir programdı.Ama programın bitiminde emekli öğretmen 6.sınıf öğrencilerinden birisinin okuduğu şiiri alarak kürsüye çıktı.Şiirin kötülüğünden,öğretmenlere hakaret ettiğinden dem vurdu.Çocuğun öz güvenini zedeledi.Bence şiir öğretmeni kötülemekten öte yüceltiyor.Öğrencinin gözündeki değerini ifade ediyor.Lütfen yorumlarınızla fikir beyan edermisiniz. Sizce bu şiir öğretmene hakaret mi ediyor yoksa onun öğrencinin gözündeki değerini mi ifade ediyor.

Okumaya değer bir şiirle baş başa bırakıyorum sizi…images1.jpg

                 Mehmet’in Şiiri 

Sana çiçek getirdim dikkatini çekmek için,her sabah karşıladım;bir gülücük görmek için, selam durdum en önde;

bir günaydın bekledim:

Okan’a gülümsedin; sanki beni görmedin…

Seni sevdim öğretmenim yine de seni sevdim,

bisikletim olsaydı inan sana verirdim…

Sabah kırağıda geldim,

buzda karda hep geldim;

çok üşüdüm öğretmenim üşümüssün demedin…

Didem hastalanmış Didem dedin Şebnem dedin,

Züleyhayı Tolga’yı her fırsatta seversin…

Hasta oldum bilerek,

bunu hiç fark etmedin…

Sevgini kazanmayı bir tek ben beceremedim…

Kapılarda bekledim, tahtayı hep ben sildim;

bazen ayağa kalktım, kimi zaman eğildim,

gözümden yaş aktı bazen,

kendi kendime sildim,

sana yakın olmayı birtek ben beceremedim…

Yedi binlere kadar yazın dedin,

parmaklarım tutuldu yazmaktan vazgeçmedim…

Defterine baktın Aytuğ ile Figen’in,

dokuz yaprak doldurdum ödevimi görmedin…

Şiir verdin Nalan’a, Zühal’in resmini övdün,

Süreyya’ya güven verdin, beni hiç mi sevmedin?

Gücensem de öğretmenim,hiç kızmadım,

renk vermedim:

Arka sıradaki Mehmet; seni seven Mehmet’in…

şiir : saim metin

Tags: ,

27
Kas

   Yazar: Doğan ÖZÇELİK    Kategori Genel Güncel

d.JPG

AKREDİTELEŞTİREBİLDİKLERİMİZDEN MİSİNİZ

 Akredite basın ,karşımıza ilk önce komutanların bizden değil dediği gazetecileri basın toplantılarına almamalarıyla, İlagel yollarla içeri giren bu bizden olmayan gazetecilerin apar topar dışarı atılmasıyla çıktı. Ve şimdi de Başbakanlığın bazı bizden olmadığını kabul ettiği yazarları “kara listeye” almasıyla alevlendi. İkisi de bu milletin değer verdiği , güvendiği kurumlar. Yani onların bizden değil dediklerine bizden demek hiç birimizin haddi değil.

        Olaya bir de şu açıdan bakmak gerekiyor; kim bu bizden olmayan gazeteler ve bu bizden olmayan hainleri! kim okuyor. Tirajlarıyla bu gazeteler şunlar: askerin kabul etmediği gazeteler;Zaman(765,885),Vakit(53,266),Bugün(40,003)ve Star(101,332) ve Başbakanlığın dışladığı gazeteler;Hürriyet(536,951).Vatan(200,128).Star,Akşam(155,653),Milliyet(253,344)http://www.gazeteturka.com/news_detail.php?id=28878&uniq_id=1227052579.Üşenmedim hesapladım, Türkiye’de gazetelerin toplam tirajı 4,990,562 iki kurumun reddettiği gazetelerin toplam tirajı:2,106,562 yani neredeyse yarısı insaf insaf insaf!!! Sizi komutan yapan da bu millet başbakan yapan da…

     Siz bir milletin yarısının haber alma özgürlüğünü engelliyorsunuz,bunlar bizden değil diyorsunuz. Kusura bakmayın ama buna hiç kimsenin hakkı yok. Başbakanımız her fırsatta demokrasiye vurgu yapıyor,komutanlarımız demokrasi dışına çıkılmayacağının teminatını defalarca verdiler. Eee nedir o zaman bu durum?

     Bir grup dışlanınca alkış tutan medya şimdi dışlanınca kıyameti kopartıyor. Siz de kusura bakmayın efendiler! sizin hakkınızı aramaya herkesin hakkı var sadece sizin yok. Çünkü beğenmediğiniz medya engellenirken siz alkış tutuyordunuz. “Keser döner sap döner/Gün gelir hesap döner” demiş büyükler. Yaşanandan ders alıp menfaatlerimizin değil demokrasinin peşinden koşmak lazım. yorulmadan ,çatlarcasına,çatlayana kadar…

EL ELE DEMOKRASİYE…

27
Kas

   Yazar: Doğan ÖZÇELİK    Kategori Genel Güncel

d.JPG             AĞAÇLARI  SEVİN  ODUNLARI  DA

       İlk hutbesine başlayacak olan genç ;sürekli şaşırdığından, şaşırdığında konuyu toparlayamadığından yakınır. Hocası bir çözüm bulmuş; mikrofona ip bağlanıp aşağı sarkıtılacak talebe hata yapınca hocası ipi hafifçe çekip uyarmış olacak, o da hata yaptığını anlayıp düzeltecekti. İlk Cuma plan başarıyla işlemiş ama ikinci de durumu fark eden başka biri hocanın yerine oturur ve çocuk konuşurken olur olmaz yerde ipi çeker. Rezil olmuş bir durumda hutbeden inen talebe hocasına sorar: Hocam! Neden böyle oldu? Cevap verir hocası ipler … un eline geçti.

     “ Kurtardın Memleketi” başlığıyla yazdığım yazıyı beğenmesine rağmen kaldırmak zorunda olduğunu anlattığında bu olay gelmişti aklıma… Eee ne yapalım dedim ipler kimin elindeyse düdüğü o çalar.

     İstediğim konuda yazamayınca o talebenin suçluluk psikolojisini yaşadım biraz ,sanırım dostumda o hocanın mahcubiyetini yaşamıştır.Ama o koca koca amcalar o …un mutluluğunu yaşamış mıdır bilemem. İnsanları koyun gibi bir yöne itmek , istediğin yöne gitmeyenleri sürüden ayrıldın kurt yesin mantığıyla ademe mahkum etmek hiç çağdaş düşünceye uymamaktadır. Bir fıkrayla devam edeyim;

        Beyaz mı kara mı belli olmayan hocayı Karadeniz’de bir köye at(a)mışlar. Her hutbede ağaçlar güzeldir,böcekleri sevelim tarzı hutbeler verirken Temel bir namaz çıkışı yakalamış hocayı. “Hoca” demiş “sen hiç ahretten bahsetmiyorsun , ölümü anlatmıyorsun”. “Dur anlatayım “,demiş: “sen öleceksin biz seni gömcez sonra otlar yeşerecek , bir inek gelip o otları yiyecek, arkasını dönüp mezarı kirletecek. Bende gelip o dışkıya bakçam ve Temel neydin ne oldun diyecem” demiş.

        Duruma sinirlenen Temel intikam almak için bir hafta sonra “hoca gel ben de sana senin ölümünü anlatayım “ der ve başlar “sen öleceksin biz seni gömcez sonra otlar yeşerecek , bir inek gelip o otları yiyecek, arkasını dönüp mezarı kirletecek. Bende gelip o dışkıya bakçam ve ulaa hoca hiç değişmemişsin , diyecem” demiş.

      İşte böyle bazen insanları yapmacık hallere zorlayınca bu tip komik şeyler çıkıyo. Ama bende Temelin cesareti olmadığı için sonuna kadar dinleyeceğim “ağacı sevin” hutbesini  ve sadece onu dillendireceğim;

    Ağacı sevin hatta odunları da…