Archive for Kasım 15th, 2008
Fuzûlî(öl.1566), Türk edebiyatının en büyük şâirlerinden biri, bir çok kişiye göre de en büyük şâiridir. Ömrünün tamamını Kerbelâ ve Bağdat civarında geçiren bu büyük şair, şiirlerinde lirizmin doruklarına çıkmış; aşkın binbir çeşit hâlini anlatırken sinesindeki ıstırâbı mısralarına hece hece nakşetmiştir. Onun her beyti insanın gönlündeki hazineden ne mücevherler sunar alabilene. Onun üslûbu kelimelerle yapılan sanatın sarhoş edici lezzetini verir tadabilene. Tadabilmek için şüphesiz ki o hazineyi zorlamak, onun şiir dünyasına yaklaşmak gerek. İşte Fuzûlî’den tadımlık bir kaç beyit:
Ey melek-sîmâ ki senden özge hayrândır sana
Hak bilür insan demez her kim ki insândır sana
Ey melek yüzlü! Senden başka herkes sana hayrandır. Hak bilir, insan olan kişi sana insan demez (çünkü sen meleksin âdetâ)
***
Mende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidâdı var
Âşık-ı sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var
Bende Mecnûn’dan fazla âşıklık kabiliyeti var. Gerçek aşık benim, Mecnun’un sadece adı var.
***
Ârızın yâdıyla nem-nâk olsa müjgânım n’ola
Zâyî olmaz gül temennâsıyle vermek hâre su
(Gül gibi olan) yanağını andıkça kirpiklerim ıslansa şaşılır mı? Güle kavuşmak için dikene su vermek boşa değildir. (Gülden kasıt Hz. Peygamberdir. Şair diyor ki: Nasıl ki güle kavuşmak için dikene su vermek gerekir; Hz. Muhammed’e (s) kavuşmak için de dikene benzeyen kirpikleri sulamak yani onun aşkıyla ağlamak gerekir. Bu ağlayış zayi olmayacaktır.)
***
Canı kim ki cânânı için sever cânânın sever
Canı için kim ki cânânın sever cânın sever
Kişi kendi canını sevdiğine olan aşkından dolayı seviyorsa (çünkü canı olmasa onu sevemezdi) aslında o canânını (sevdiğini) seviyordur. Kim de sevdiğini kendi nefsi için (nefisini tatmin etmek için) seviyorsa aslında o cânânı değil kendi canını (nefisini) seviyordur.
***
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
Benim derdime gönül ateşinden başka kimse yanmaz, kapımı da sabah rüzgarından başka kimse açmaz.
***
Beni candan usandırdı cefâdan yar usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Yar, beni candan usandırdı; bana eziyet etmekten artık usanmaz mı? Âhımdan felekler yandı, murat mumum yanmaz mı? (Şâir, gökyüzündeki güneşi âhının yaktığını söylüyor, hüsn-i ta’lîl ve mübalağa sanatlarını kullanarak. “Âhım gökteki güneşi bile yakmışken benim onun yanında bir mum olan murâdım hâlâ yanmıyor mu, hâlâ muradıma eremiyor muyum, sevdiğime kavuşamıyor muyum?” diyor.)
***
Canını cânâna vermektir kemâli aşkın
Vermeyen can, itiraf etmek gerek noksanın
***
Fahri Kaplan
Tags: aşk, divan şiiri, Fuzuli