Su Olup Akmalı Şiir
Bazıları şiirde sadece manâ arar. Bazılarıysa sadece şekle bakar. Büyük şairse ikisini birleştirendir.
Her sanat türünde olduğu gibi şiirde de bütünlük esastır. Manâ ve telâffuzun beraber kanatlandığı şiirden güzel ne sarar ruhu.
Bugün daha çok dîvân şiiri dediğimiz klâsik şiirimiz gerek söyleyişindeki âhenk, gerek manasındaki nitelik, gerekse üslûptaki zerafetiyle sözün estetiğe bürünüşünün en güzel örneklerini bırakmıştır bize.
Lâle Devri’nin rind şairi Nedim’in şarkı türünde yazdığı meşhur şiirinde anlam ve âhenk nasıl da tamamlar birbirini. Öyle ki şiirin sadece âhengine kulak versek bile şairin maşuğuyla beraber bir su gibi Sa’dâbad’a akmak istediğini anlarız. İşte Nedim’in su gibi akan şiirinin ilk kıtası:
Bir safâ bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’d-âbâd’a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revânım yürü Sa’d-âbâd’a
Şiirin üslûbundaki zarafet Nedim’in şuh çağrısını kulaklarımıza yanımızda konşuyormuş gibi duyuruyor âdeta. Nedim’in Sa’dabâd’a gitmekten duyduğu neşe ve şevki biz de hissediyoruz. Çünkü şiir anlamın yanında her bir sesiyle, hecesiyle, âhengiyle sarıyor bizi.
Su olup akmalı şiir! Akmalı ve susuzluğunu gidermeli ruhların. Kandırmalı onu özlediği âb-ı hayâta. Modern çağın insanının Nedim’le Sa’dâbâd’a gidip gayr yerler görmeye, özge safâlar sürmeye ne kadar ihtiyacı var! Acaba o, bunun farkında mı?
Fahri Kaplan
Tags: poetika